Defne Mira’nın doğumu ve 1.doğum günü
Yok artık böyle yapmayacağım, hem doğum, hem doğumgünü hepsini bekletip tek seferde günlüğe yazmayacağım, bu sadece bir telafi çabası. Dün Mete’nin doğumunu yazarken farkettim ki ondan neredeyse 6 ay önce doğan Defne Mira’min doğduğu günün günlük yazısını da atlamışım. Defne Mira’nın annesi Bahar da benim fotoğraf sayesinde edindiğim, pek sevdiğim dostlarımdan. Bir de biz doğum fotoğrafı için buluşup ilk görüştüğümüzde sormuştum kızınızın ismine karar verdiniz mi diye, anne baba çok netti söylemişlerdi ismini, çok güzel ve farklı gelmişti bana Mira ismi, hiç duymamıştım, onlar da bilemezlerdi bu senenin en çok sevilen kız isminini ta o zamandan seçtiklerini…
Bahar ve Cemil’le tanıştığımız gün uzun uzun konuştuk çekim detaylarını, öncesinde bir hamilelik çekimi yapacaktık, sonra doğum çekimi, arkasından da evde yenidoğan çekimi. Bu tür buluşmalarda çok net konuşmak doğru olmuyor her çekimden sonra birşeylerden daha “az” emin oluyorum çünkü. Bir gün şöyle olur böyle olur diye kesin kesin anlattığım şeyleri yalancı çıkarabilecek bir durum oluşuverebiliyor. Ne kadar kesin konuşuyorsa birisi o kadar az biliyordur (hatta atıyordur), ben buna inandım artık. Ne bileyim işte doğumdan yaklaşık 1 saat önce çekime başlarız, doğuma girerim, bebeğin doğumu, ilk muayenesi, ilk ten teması, sonra bebek odaya anneden önce gelir, arkasından anne gelir, sonra ilk gerçek kavuşma ve çekirdek aile pozları çekilir, sonra annenin bebeği emzirmesi ile çekim biter, 2.gün aile ve bebeğin çekimi yapılır, gibi anlatımlar. Ben de yapıyordum, artık hiiiç yapmıyorum, diyorum ki her doğumun hikayesi, gelişimi farklı olur, bunu vurguluyorum, ben bu duruma uyum sağlamak için elimden geleni yapıp, bu süreci sizinle yaşayacağım, gözlemleyeceğim, kendi gözlerimden kaydedeceğim hissettiklerimi. Çünkü neredeyse şahitlik ettiğim doğumların yarısında senaryo bu örnek senaryo gibi gelişmedi, hep farklılıklar oldu, gerek sağlıkla ilgili durumlar, gerek dışarıdan etkileşimler, annelerin, bazen babaların doğum sonrası ruhsal dalgalanımları, gerek doktor, hastane farklılıkları…bir sürü konu var, ama çok çok şükür çözülmeyen bir soruna şahitlik etmedim bugüne kadar, hep mutluluk gözyaşları oldu sonunda, hep minnet. Bir bebeğin daha bu dünyaya geldiğini, 2 saat önce gülüp sohbet ettiğim genç çiftlerin hayatlarının değişip anne baba olduklarını, nasıl bir anda bu kadar büyük bir değişikliğin 3 kişinin hayatını sonsuza kadar değiştirdiğini düşünürüm hep çekim bitip de, hastanelerden eve dönünce. Yolda araba kullanırken düşünürüm, gidince evdekilere bebeği heyecanla anlatırken düşünürüm…Her seferinde düşünürüm, hayal ederim 1 sene sonrasını, 10 sene sonrasını. Bunu alışkanlık haline getirdim, gizli gizli bir mutluluk duyuyorum bundan sanırım. Aramızda kalsın :)
Konuma döneyim, vakit geldi biz pek keyifli hamilelik çekimini yaptık, detaylarını uzun uzun yazmıştım şurada, sonra vakti geldi, doğumun tarihi belli oldu, sonra da beklediğimiz gün geliverdi. Doğum sezaryenle Ankara Acıbadem Hastanesinde olacaktı, tam saati de belli değildi. Beni rahatsız etmemek için çok erken aramak istemeyen süper ailelerden oldukları için beni son dakikalara kadar aramadılar, ben telefonda bunu hissedince panik olup apar topar çıktım evden tabi, neyseki ulaştığımda hala bir sürü vaktim vardı, rahatladım :) Doğumdan önceki saatleri bir ayrı seviyorum, sohbet etme, tanıma fırsatım oluyor, hem sanki yabancı biriyle konuştukça ailelerin de kafası dağılıyor, rahatlıyorlar gibi de geliyor, bilmiyorum, ama ben keyif alıyorum hep. Bahar ve Cemil zaten çok sevimliler, muhabbet çok keyifli, neredeyse hastabakıcı odaya gelip de vakit geldi hadi aşağı iniyoruz artık dediğinde, ne aceleniz var bekleyelim biraz daha diyeceğim :) Bu benim perspektif tabi :) Ameliyathaneye inerken Bahar haliyle heyecanlı ve gergin ama aşağıda Cemil ve benimle buluştuğunda azalıyor gerginliği, bence o yalnız geçirilen dakikalar çok zor anne için, keşke bir yolu olsa sevdiklerinden ayrılmamanın. Hele ki bazı hastanelerde, ne eşin ne de fotoğrafçının doğuma girmesine izin vermiyorlar ya çok üzülüyorum ben, hem zorluğu hem de o coşkulu sevinci paylaşabilme fırsatı bence bu. Defne Mira doktorunun ellerine doğuyor bağıra çağıra ama nasıl pamuk nasıl akça pakça, annesi sesini duyuyor kuzusunun yüzü gülüyor. Sonra kavuşuyorlar birbirlerine, o an çok kıymetli işte, 9 ay, hatta yıllar öncesinden hayalini kurup özlediğiniz bebeğinizin gerçek olduğunu, kokusunu, tenini, yüzünü gözünü hissedebildiğiniz o an. Eğer doğumunuza fotoğrafçı girmeyecekse bile cep telefonunuzu anestezi doktoruna öncesinde verin olur mu, o çeksin o anınızı. Eşinize vermeyin, çünkü ya unutuyorlar çekmeyi ya da çekeceğiz diye o anı doya doya yaşayamıyorlar. O fotoğraflar çok güzel, çok özel bence, neyle kaydedilmiş olursa olsun. O anda poz vermeyi düşünmek imkansız, mış gibi yapmak imkansız, öyle saf, öyle kendiliğinden…
Buradan sonrasında fotoğraflar olsun benim lafla anlatmam yerine, heyecan var, yorgunluktan halsiz ama mutluluktan içi gülen gözler var, bariz bir baba kız yıldırım aşkı var…
Defne Mira sanırım gördüğüm en güzel yeni doğmuş bebeklerden biriydi, Allah yüzü gibi, kendi gibi, şansını da güzel yapsın inşallah. Geçtiğimiz Eylül ayında 1 yaş doğumgününü fotoğrafladım, onu da burada anlatacaktım niyetim öyleydi, hatta başlığı bile öyle koydum ama lafı uzattıkça uzattım, bir sonraki yazıya bırakmam farz oldu…Arayı çok açmadan yeni yazım geliyor inşallah.
Sevgiyle…