Aysu & Barış (31.05.2013)

Geriye dönüp çekimlerin günlüğünü yazmak zor oluyor ama unutmamam da lazım yaşananları, tecrübeleri. Belki bir başka fotoğrafçının ya da başka ilgili birinin de işine yarar, kim bilir. Laf uçar, yazı kalır, ben de o anlara dair hislerimi, yaşadıklarımı unutmamak istiyorum, adı üstünde günlük ya burası, dertleşmem lazım :) Şimdi özellikle Aysu ve Barış’la olan eski bir çekimi yazmak zor, çünkü geçtiğimiz Ağustos ayında onların hayatlarını birleştirdikleri, evlendikleri gün de onlarla beraberdim, ve düğün günü anılarım çok daha taze. Neyse o yazıyı da ilerleyen günlerde koyayım buraya, şimdi döneyim biraz daha eskiye.

Aysu’yu da Barış’ı da tanırım öncelerden, ikisini de ayrı ayrı severim, gel gör ki onlar da birbirini sevmiş :) Böyle bir sevme sevilme çemberi dolayısıyla bir sinerji yakalamışken, onlar için de hatıra kalabilecek bir dış mekan konsept fotoğraf çekimi yapalım dedik, henüz nişanlılardı tabi o zamanlar.

Ankara’da dış mekan seçimi deyince gidilebilecek, çekim yapılabilecek yerler bence o kadar da az değil. Tabi bu seçim, çekimin konseptine ve mevsime de bağlı olarak değişir. Ben hep doğal olanı sevdiğim için, favorim doğal (her iki cümlede bir doğal diyorum farkındayım, bayıldınız muhtemelen, bundan sonra da elimde olmadan demeye devam edeceğim, ve hatta bu yazının da pek doğallığı kalmadı haliyle :P), yaşanmış dokuları olan yerler, mesela işte taş basamaklar, tuğla duvarlar, sararmış otlar, yapraklar, yıllanmış büyük ağaçlar, hatta mümkünse harabe yıkık duvarlar, eski evler, bayılıyorum bunlara. Doğallığa katkıda olan bir konu da modellerin gerçekten anılarının, yaşanmışlıklarının geçtiği yerlerde çekim yapmak, ne bileyim ilk tanıştıkları kafe, evlenme teklif edilen mekan onlar için anlamı olan yerler. Biz seçimimizi ODTÜ den yana kullandık çünkü bu güzel üniversitede ciddi bir yaşanmışlık var Aysu ve Barış için, hem de iş çıkışı yapılması planlanmış bir çekim için ulaşılması çok çok kolay. Mayıs ayı, günlerin uzadığı zamanlar, hem de fotoğraf için çok kıymetli malum altın ışığın (tabiri caizce golden hour) bolca olduğu saatler.

Yaklaşık 2, 2.5 saat sürdü çekimimiz, bol bol güldük, eğlendik, hopladık, zıpladık, yerlere yattık, sulama sistemleri tam biz yatarken çalışmaya başladı falan filan işte. Bilen bilir ODTÜ fotoğraf stüdyosu gibidir, kırmızı tuğlalar, büyük ağaçlar, taş basamaklar, çalı çırpı, sempatik bölüm binaları…Hiçbir konuyu kurgulamanıza gerek yoktur, sadece dolaşırsınız fotoğraf kareleri önünüze kendiliğnden serilir, ilham otomatik gelir. Herkese tavsiye edilir, gelin gezin burayı, fotoğraf çekin mutlaka, Ankara nın betondan nefes alamayan ruh hali için ilaç gibidir, iyi gelir…

Yazımın sonuna geleyim artık, merak ederseniz, bizim fotoğraflar burada bakarsınız bir ara. Sevgiler bolca!